Beslenme ve kalp sağlığında kültürel farklılıklar, Tip 1 diyabetes mellitus laboratuvar teşhis özeti
İçerik
BESLENME Beslenme Algısı Günümüzde, özellikle de ülkemizdeki tüketiciler, bilgi kirliliği üzerine oluşturulan bazı kavramlar yüzünden yedikleri ve içtikleri gıda maddelerinden endişe duymaktadır.
Tüketiciler, beslenme konusunda yeterli ve doğru bilgiye sahip olmamaları nedeniyle bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tehdit altındadır. Toplumun beslenme bilgi düzeyinin ve bilincinin yetersiz oluşu, bireylerin sağlık durumunu ve kaynakların etkin kullanımını olumsuz olarak etkilenmektedir.
Bu durum, sürdürülebilir gıda güvenliği olsa dahi, bir takım hatalı uygulamalara beslenme ve kalp sağlığında kültürel farklılıklar açmaktadır. Sonuç olarak, uzun dönemde ülkenin ekonomik ve sosyal yönden olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır.
Toplumda belirli bir statüye sahip kişilerin zaman zaman birbiriyle taban tabana zıt bilgiler, fikirler ve yorumlar sunması, insanları hatalı davranışlara yönlendirmekte, şüpheye ve kararsızlığa düşürmektedir. Bunun sonucunda hem birey, hem de o bireyle birlikte bütün toplum olumsuz bir şekilde etkilenmektedir.
'Kalp sağlığı için Akdeniz tipi beslenin'
Yani bilgi kirliliği, insanların doğru bilgiden yararlanmalarını engellemekte ve kişileri yanlış yönlendirmektedir. Beslenme bilgisinin aktarımında bireylerin doğru ve sağlıklı veriye ulaşımında yaşanan sorunlar; kitle iletişim araçlarıyla halka doğru mesajların verilmemesi, verilen mesajlarda kurumlar ve kişiler arası farklılıklar olması, kullanılan eğitim materyalleri arasında birlikteliğin olmamasıdır.
Bilgi kirliliğinin yaşanması sonucunda, halkın sağlığı olumsuz yönde etkilenmektedir.
Beslenme önerileri, bilimsel verilerin ışığında yaşa, cinsiyete ve fizyolojik duruma uygun olarak kanıta dayalı önerilmesi gerekmektedir. Bu sitede, tüketicilerin yeterli ve dengeli beslenmesi için beslenmenin anahtarları anlatılacak, daha sağlıklı bir yaşam sürmek ve yaşam kalitesini artırmak için bazı beslenme kuralları verilecektir. Beslenme, sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli miktarlarda, çeşitlilikte ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır.
Yeterli ve dengeli bir diyet olarak tanımlanabilecek iyi beslenme ile birlikte fiziksel aktivite, sağlıklı olmanın temelini oluşturur. Kötü beslenme ya da beslenme bozukluğu, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, hastalıklara karşı savunmasız hale gelinmesine, fiziksel ve zihinsel gelişimin bozulmasına ve üretkenlik kaybına yol açabilmektedir. Bu durum genellikle yoksulluk, beslenme algısı ve beslenme uygulamalarının doğru olmaması, hijyen ve gıda güvenliğinin yetersiz olmasıyla ortaya çıkmaktadır.
Beslenme bozukluğu, yetersiz beslenme, mikro besin element eksikliği ve şişmanlık aşırı kiloluluk — obezite ın genel tanımıdır. Maalesef bu bozukluk, tahmin edilemeyecek yükseklikte ekonomik ve sosyal bedele mal olmaktadır.
Diğer taraftan milyonu şişman olmak üzere, 1,4 milyar insan da aşırı kiloludur. Tüm bu beslenme bozukluklarına, birden fazla şekliyle, her ülkede rastlanabilir.
Yetersiz beslenme her yıl 1,5 milyon kadın ve çocuğun ölümüne neden olurken, dünya genelinde artan aşırı kilo ve şişmanlık oranları kanser, kalp hastalığı, inme ve şeker hastalığı gibi hastalıkların daha sık görülmesine neden olmaktadır.
Durum ülkemiz için de alarm vermektedir.
Söz konusu maliyetin düşürülmesi ve daha iyi beslenmeyi sağlayacak gıda sistemleri tarımla başlar. Tarım, bir geçim kaynağı olmanın ötesinde, gıda üretiminin kaynağıdır. Dolayısıyla üretimden işlemeye, depolamaya, taşımaya ve pazarlamaya kadar tüm evrelerde, beslenme bozukluğunun asgariye düşürülmesi açısından önemli role sahiptir.
Diyetisyen Fatma Altıntaş Kaplan, Covid pandemisi nedeniyle insan hayatında birçok şeyin değiştiğini belirterek, bu dönemde artan obezite durumunu ifade eden 'Covibesity' adında yeni bir terimin ortaya çıktığını söyledi. Dünya Sağlık Örgütü literatürüne 'Covibesity' olarak giren terimin yeni bir pandemi olarak tanımlandığını anlatan Kaplan, özellikle azalan fiziksel aktivite ve değişen beslenme alışkanlıklarının obezite oranlarında artışa neden olduğunu aktardı. Kardiyovasküler hastalıkların oluşumunda birçok risk faktörü bulunduğunu ve obezitenin bunların en başında geldiğini anlatan Fatma Altıntaş Kaplan, yılında 17,5 milyon insanın ölümüne neden olan kalp hastalıklarının, 'te 22,2 milyon insanın ölümüne sebep olabileceğinin tahmin edildiğini açıkladı. Yaş, cinsiyet ve kalıtım gibi faktörleri değiştiremezken diğer yandan kardiyovasküler hastalıklara zemin hazırlayan fazla kilo, yetersiz, dengesiz beslenme, fiziksel inaktivite, yüksek kan basıncı, yüksek kan yağı, sigara ve tütün kullanımı bizim değiştirebileceğimiz faktörlerdir.
Konuya bu çerçeveden bakıldığında, beslenmenin ve beslenme hakkında doğru bilgi edinmenin önemi inkâr edilemez. Beslenme Bilimi Beslenme bilimi; genel olarak bir insan vücudunun, normal işleyiş, büyüme ve hayatiyetini devam ettirmek için yenilen ve içilen gıdaların sindirilmesi, sağlığın koruması ve optimize etme yollarını ve gıdaların bileşiminde besin ögesi olarak bulunan protein, yağ, karbonhidrat, mineral madde ve vitaminler ile suyu ve bunların tüketim miktarlarını, özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.
Ayrıca bu besin öğelerinden vücudun nasıl yararlandığını, biyokimyasal ve fizyolojik süreçlerdeki rollerini, fiziksel ve kimyasal özelliklerini, üretimden tüketime değin gıdalara uygulanan işlemlerin besin ögelerine etkilerini ve ayrıca çeşitli yollarla gıdaya bulaşarak kontaminasyona neden olan bileşenleri de incelemektedir.
Sağlığın temeli yeterli ve dengeli beslenmedir.
Yetersiz ve dengesiz beslenme insan vücudunda birçok hastalığın doğrudan sebebi olduğu gibi, birçok hastalığın da kolay yerleşmesinde veya ağır seyretmesinde önemli rol oynayabilmektedir. Günümüzde en önemli halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen, bireylerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen ve erken ölümlere yol açan kronik hastalıkların temelinde, yetersiz ve dengesiz beslenme bulunmaktadır.
Dünya nüfusunun önemli bir bölümü, bu sebepten oluşan hastalıklarla mücadele eder hale gelmiştir. Sağlıklı beslenme, sağlıklı yaşam biçiminin geliştirilmesi ve hastalıkların önlenmesi toplumlarda büyük önem taşımaktadır.
Küreselleşme surecinde beklenen yaşam kalitesine ulaşmak için tüm bireylerin ve toplumun beslenme bilincinin arttırılması, sağlıklı beslenmenin yaşam biçimine dönüştürülmesi gerekmektedir. Toplumun sağlıklı yaşaması ve ekonomik yönden gelişmesi, bireylerin sağlıklı olmasına bağlıdır.
Kalp krizi ve diyabet beslenmesi
Bu amaçla; yaşam boyu tüm bireylerin sağlığının korunması, iyileştirilmesi, geliştirilmesi, yaşam kalitesinin arttırılması ve sağlıklı yaşam biçiminin erken yüksek tansiyonda ne giyilir önemlidir.
Diğer taraftan sağlıklı beslenmeye ulaşmak için fiziksel aktivite alışkanlığı kazanılması, alkol ve tütün kullanımının önlenmesi de gereklidir. Toplumda yaşam kalitesini bozan beslenme sorunlarının zayıflık, bodurluk, demir yetersizliğine bağlı kansızlık, iyot yetersizliği hastalıkları, D vitamini yetersizlikleri, diş çürükleri, şişmanlık vb en aza indirilmesi veya yok edilmesi ve beslenmeye bağlı kronik hastalıkların kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, bazı kanser türleri, şeker, osteoporoz vb.
Bunun yanında, sağlığın geliştirilmesi için toplumun, gıda, beslenme ve sağlık konularında bilinçlendirilmesi ve bu konularda eğitimi ile mümkündür.
Ayrıca sağlıklı birey oluşumunda yaşam biçiminin iyileştirilmesi, çevre koşullarının düzeltilmesi ve geliştirilmesi inkâr edilemez. Günlük Yaşamda Beslenme Günümüzde insanlar her zamankinden daha uzun yaşamaktadırlar. Bu olağanüstü ilerlemeye, daha iyi hijyen ve tıbbi bakımın ilerlemesiyle birlikte, çevrenin iyileştirilmesi, sürdürülebilir gıda arzının sağlanması, gıda kalitesi ve güvenirliği alanındaki olumlu gelişmeler de katkıda bulunmuştur.
Ancak uzatılan ömür, sağlıklı olarak değil hastalıklı olarak geçiriliyorsa, daha uzun yaşamak birey ve toplum için yük haline gelebilir. Yemek yeme, yaşamın önemli mutluluklarından biridir.
Gıda maddesi, insanın sağlıklı ve aktif bir şekilde yaşamı için gerekli olan tüm besin öğelerini sağlamasının yanında kişinin kendisini mutlu ve keyifli hissetmesini sağlar. İnsan vücudundaki duyu organlarımız, yemek yemekle aşağıdaki hisleri algılar.
Bunlar: Tat — Tatlı, ekşi tuz, acı, umami et lezzeti Koku — Dumanlı, baharatlı, meyveli Görme — Beklenti — renk, boyut, şekil, görünüm Dokunma — Dudaklar, ağız ve boğaz hissi — sıkı, nemli, pürüzsüz Ses — Yiyeceklerin gürültüsü — gevreklik, çıtırdamak Gıdalar sosyal açıdan zevkimize katkıda bulunur. Bir yemeğin paylaşılması, sosyal bağları güçlendirmek için harika bir yoldur.
Toplumlar, bölgeler, ülkeler ve dinler arasında beslenme ve kalp sağlığında kültürel farklılıklar gösteren geleneksel yemekler, tören yemekleri ve şenlikli yemeklerin yenmesi kültürel kimlikte önemli bir rol oynamaktadır. Yeme keyfi ve sosyal ve kültürel yönlerinin yanında uzun vadeli refahımıza da katkıda bulunur.
Bir öğünde yenilen her bir gıda maddesi, farklı besin öğelerini içerir. Önemli olan günlük diyeti farklı gıdalardan oluşturmaktır. Buna ek olarak, farklı insanlar farklı enerjiye ihtiyaç duyarlar. Örneğin, aktif çalışan kişiler çok fazla enerjiye ihtiyaç duyarlarken, daha az aktif veya oturarak çalışan insanlar daha az enerjiye ihtiyaç duyarlar.
Erkekler, genellikle kadınlardan, yetişkinler ise çocuklardan daha fazla enerjiye ihtiyaç duyarlar.
- Kalp krizi ve diyabet beslenmesi
- Yüksek tansiyon psikosomatik
Bebekler için de genel olarak ilk altı ayda anne sütü dışında başka bir gıdaya ihtiyaç duyulmazken, diğer yaştaki insanların beslenmesi için tek bir gıda maddesi sağlıklı bir hayat beslenme ve kalp sağlığında kültürel farklılıklar için temel besin öğesi ihtiyaçlarını karşılamaz.
Bu bakımdan, gıdaları geniş bir çeşitliliği gözeterek yeterli ve dengeli bir şekilde tüketmek gerekir. Belli bir zaman dilimi içinde çeşitli gıda maddeleri, aşırıya kaçmadan tüketilmelidir. Ülkeler arasındaki yemek alışkanlıklarındaki farklılıklar, böbreklerden hipertansiyon olabilir çeşitliliği konusunda sağlıklı bir gıda tüketimine giden birçok yol olduğunu göstermektedir.
Ne Yemeliyim? Çoğu kişi, bazı gıdaların kendileri için iyi veya kötü olup olmadığından emin değildir. Bu karışıklığı gidermek için, şu iki noktayı aklımızda tutmamız gerekir. Birincisi, besinlerin insan vücudunun karmaşık fonksiyonel sistemleri üzerindeki etkileri; ikincisi, diyetin sonuçlarının uzun yıllar sonra ortaya çıkmasıdır.
Sonuç olarak, beslenme döngüsünün ömür boyunca değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Bazı beslenme kaynaklı olumsuzluklar çok karmaşıktır. Bu nedenle olumsuzluğun vücutta gelişmesinden tek bir faktör sorumlu değildir. Dengeli Beslenme Sağlıklı beslenmede denge en önemli unsurdur. Dengeden kasıt, geniş bir çeşitlilik yelpazesi içinde yer alan farklı gıdaları uygun oranlarda tüketmekle sağlanır.
Bunun için patates, pirinç, bulgur, makarna gibi nişasta içeren yiyecekler, bol miktarda sebze ve meyve, bir miktar et, balık ve bakliyat gibi protein içeren besinler, bir miktar süt ve süt ürünü ve su ile aşırıya kaçmamak kaydıyla yağ, az miktarda şeker ve tuz içeren gıdalar tüketilmelidir.
Ders Tanıtım Bilgileri
Bu beslenme tarzı, normal bir insan için günlük ihtiyaç duyulan tüm besin öğelerini sağlayacaktır. Esas olan amaç, doğru miktarlarda beslenerek sağlıklı bir kiloyu korumaktır. Günümüzde birçok bireyin ağırlığı, sağlıklı kilo sınırının üzerindedir. Bunun anlamı, toplumun dengesiz beslendiğidir. Dengeli besleniyor bile olsak gereğinden fazla gıda tüketmek aşırı kiloya yol açabilir. Harcadığımız enerjiden fazlasını almamak için yapmamız gereken şey, tükettiğimiz gıdaların içerdiği enerjinin farkında olmaktır.
Bunun için etiket okuma alışkanlığı kazanmak, tükettiğimiz porsiyonların kaç kalori içerdiğini bilmek gerekir. Her yaş ve cinsiyetteki bireyin enerji ihtiyacı, farklı olduğu için herkesin ideal kilosunu korumak için tüketmesi gereken gıda miktarı da farklı olacaktır. Büyüme çağındakiler yeni oluşan milyonlarca hücrenin yapısında kullanmak üzere bol miktarda proteine ihtiyaç duyarlar. Fiziksel aktivitesi yüksek işlerde çalışan yetişkinlerin gereksinimi ise daha ziyade enerji yüklü gıdalardır.
Yaşa ve aktiviteye uygun beslenmek sağlık açısından büyük önem taşır. İlk Yıl Yaşamının ilk 12 ayında bir bebeğin ağırlığı 3 katına, boyu ise iki katına çıkar. Bu artışlar yeterli ve dengeli beslenmenin göstergesi olduğu için düzenli aralıklarla takip edilmesi önerilir. Zamanında doğan normal bebekler için istedikleri zaman emzirmek, beslenmenin en ideal yoludur. İnsan sütü, büyüme ve gelişme için en uygun besin öğelerini içerir.
İlk ay arası özellikle bebeğin beyninin gelişmesi yönünden en hızlı dönemdir ve insan sütünün aminoasit ve yağ asidi bileşimi bu dönemdeki ihtiyaçları çok iyi karşılar. Bunun yanında insan sütü bebeğin ihtiyaç duyduğu immunoglobülinler gibi bağışıklık sistemini güçlendiren antibakteriyel ve antienflamatuvar ajanları da içerir. Emzirme fizyolojik, psikolojik ve duygusal nedenlerden ötürü şiddetle tavsiye edilmektedir. Ancak değişen hayat şartlar nedeniyle bebeğin anne sütü ile beslenemediği durumlarda, bir dönemden sonra devam formülleri tercih edilebilmektedir.